DOLAR 39,9111 0.1%
EURO 47,0490 0.33%
ALTIN 4.273,840,35
BITCOIN 43073050.23287%
Lefkoşa
°

SABAHA KALAN SÜRE

  • HABERLER
  • SERVİS 1
  • SERVİS 3
  • FİNANSİF
  • İNTERAKTİF
  • HESAP
  • DİĞER
Ahlak’a ne oldu? Gitti mi, yoksa askıda mı? – Son Dakika Yaşam Haberleri

Ahlak’a ne oldu? Gitti mi, yoksa askıda mı? – Son Dakika Yaşam Haberleri

ABONE OL
5 Temmuz 2025 11:46
Ahlak’a ne oldu? Gitti mi, yoksa askıda mı? – Son Dakika Yaşam Haberleri
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Dolandırıcılar ‘yurt dışında iş imkanı’ yalanıyla … kişiyi kandırarak yaklaşık X milyon lira vurgun yaptılar. Dolandırıcı XY mahkemeye götürülürken ‘Neden yaptınız’ diye soran gazetecilere ‘İnsanlar aptalsa ben ne yapayım. Ben yapmasam başkası yapar’ dedi.”

Bu ve benzeri yüzlerce olay veya haberle sık sık karşılaşıyoruz. Sadece bu tür tekil dolandırıcılık değil, aynı zamanda toplum genelinde başka bağlamlarda da ahlaka aykırı tutumlarda bir artış olduğu algısı var.

AHLAK NEDİR?

Ahlak; davranışların uygun olan veya uygun olmayan şeklinde değerlendirilmesinde esas alınan ilkeler, doğru davranışla ilgili inanç sistemi veya değerler dizisidir. Bu noktada, ahlak bireylerin toplumsal içerisindeki doğru-yanlış, iyi-kötü davranışlarını, bireylerarası ilişkilerde olan kuralları, adil davranış biçimlerini ve toplumsal normları ele alır. Ahlaki tutum insan doğasında doğuştan yapısal olarak var olan, öğrenme ve toplumsallaşma ile iyice yerleşen, toplum hayatının düzeni ve var olmamız için gereken davranışlardan oluşan neredeyse zorunlu bir uzlaşıdır. Peki, ahlak insanı insan yapan özelliklerden biri olmasına rağmen nasıl oluyor da ahlaki tutumlar bir kenara bırakılıp, başta diğer insanlara zarar vermek olmak üzere hırsızlık, istismar, kötü muamele, rüşvet, sahtecilik, aldatma vb. gibi davranışlar olabiliyor.

AHLAK NASIL BOZULUR?

Bu durumun psikolojik boyutunu anlamak açısından en açıklayıcı kuramlardan biri, ünlü bilişsel davranışçı psikolog Albert Bandura’nın geliştirdiği Ahlaki Kopuş (Moral Disengagement) kuramıdır. Bandura’ya göre, normal şartlar altında sevgi dolu, merhametli ve ahlaki değerlere bağlı bireyler bile, belirli psikolojik mekanizmaların devreye girmesiyle ciddi etik ihlallerine ya da hatta korkunç suçlara ortak olabilirler. Bu kuram, bireylerin kendi davranışlarını meşrulaştırma yollarını ve ahlaki sorumluluktan nasıl uzaklaştıklarını anlamamıza yardımcı olur.

AHLAKİ KOPUŞ NEDİR?

Ahlaki kopuş kuramına göre insanlar, yaşamları boyunca geliştirdikleri ahlaki standartları sayesinde davranışlarını düzenlerler. Normal koşullarda bu iç denetim mekanizması, kişilerin zararlı davranışlardan kaçınmasını sağlar. Ancak ahlaki kopuş (yani bunları askıya alınması) durumunda, bu iç denetim geçici olarak devre dışı kalır ve kişi, normalde kabul etmeyeceği davranışları sergileyebilir.

Ahlaki kopuş, kişinin ahlaki değerlerini tamamen terk etmesi değil, belirli durumlarda bu değerlerin etkisini seçici olarak askıya alması anlamına gelir. Bu süreç, genellikle otomatikman olarak gerçekleşir ve kişi davranışlarını meşrulaştırmak için çeşitli bilişsel yöntemler kullanır.

AHLAKIN ASKIYA ALINMASININ SEKİZ DÜZENEĞİ

Bu kuram, ahlaki kopuşun sekiz temel mekanizma aracılığıyla gerçekleştiğini öne sürmüştür:

1. Ahlaki Haklılaştırma

Bu mekanizmada zararlı davranışlar, yüce ahlaki değerlere hizmet ettiği iddiasıyla meşrulaştırılır.

Sınavda kopya çeken bir öğrenci “Zaten herkes kopya çekiyor, ben çekmeseydim de diğerleri benden yüksek alacaktı. Ev ortamım çalışmaya müsait değil fırsat eşitliği yok, ben kopya çekerek fırsat eşitliğini sağlamaya dönük davranıyorum” diyerek davranışını savunur.

2. Örten Etiketleme

Zararlı eylemler, gerçek doğalarını gizleyen daha yumuşak, sevimli terimlerle ifade edilir.

Savaşlar ya da terör saldırılarının “adaleti sağlama”, “kötülüğü cezalandırma” olarak adlandırılması bu esnada olan sivil ölümlerinin ise bunun için göze alınması gereken bir “zorunluluk” veya “tali hasar” olarak adlandırılması bunun örneğidir.

3. Kötüyle Kıyaslama

Kişi veya grup, kendi zararlı davranışlarını daha kötü örneklerle karşılaştırarak görece masum göstermeye çalışır.

Bir şirket yöneticisi, çevreye zararlı atıkları yasa dışı bir şekilde dereye boşaltmıştır. Bu eylemi sorgulandığında kendini, “Evet, belki bu yaptığımız doğru değildi ama en azından X şirketi gibi zehirli kimyasalları açıkça denize dökmüyoruz. Onların yaptığı bizimkinden çok daha kötü” diyerek savunur.

4. Sorumluluğu Aktarma

Zararlı davranışların sorumluluğu üst makamlara, amirlere, verilen emirlere veya dış koşullara bağlanır.

Bir ebeveyn, çocuğunun okulda başka bir çocuğa zorbalık yaptığını öğrenir. Öğretmenle konuşurken, “Çocuğumun böyle davranmasının nedeni kesinlikle öğretmenin ona yeterince ilgi göstermemesi ve okulda disiplinin olmamasıdır. Ben ona her şeyi öğrettim, bu benim hatam değil.” diyerek sorumluluğu okula veya öğretmene yükler.

5. Sorumluluğu seyreltme

Grup halinde gerçekleştirilen zararlı davranışlarda sorumluluk, grup üyeleri arasında dağıtılarak bireysel suçluluk hissi azaltılır.

Örneğin, bir işyerinde, önemli bir projenin son teslim tarihi yaklaşmıştır ve ekipte herkes projenin ilerlemediğini fark etmektedir. Ancak kimse inisiyatif alıp durumu düzeltmek için harekete geçmez. Herkes içinden, “Nasıl olsa bu sadece benim sorumluluğum değil, diğerleri de bir şeyler yapar” veya “Ekipte birçok kişi var, biri mutlaka halleder” diye düşünür. Sonunda proje yetişmez ve başarısızlık yaşanır.

6. Sonuçları Çarpıtma veya Görmezden Gelme

Zararlı davranışların neden olduğu gerçek zarar küçümsenir, çarpıtılır veya tamamen görmezden gelinir.

Bir fabrika, üretim maliyetlerini düşürmek için atıklarını arıtma tesisinden geçirmeden doğrudan akarsuya boşaltmaktadır. Çevre denetçileri geldiğinde fabrika sahibi, “Bu atıkların çevreye öyle büyük bir zararı yok. Zaten akan su kir tutmaz, kendini temizler, bu kadar az atıkla ne olacak ki? Abartıyorlar” diyerek eylemlerinin potansiyel olumsuz sonuçlarını küçümser veya tamamen reddeder.

7. İnsanlıktan Çıkarma

Mağdurlar insan olmayan varlıklar olarak görülür, böylece onlara karşı yapılan zararlı davranışlar normalleştirilir.

Örneğin sosyal medya platformlarında, belirli bir etnik veya dini gruba mensup kişiler hakkında nefret söylemleri yayanlar, o kişileri “teröristler”, “parazitler” veya “pislikler” gibi aşağılayıcı terimlerle etiketleyerek, onların insanlık onurunu ve haklarını hiçe sayar. Bu sayede, o gruba karşı yapılan ayrımcılık, şiddet tehditleri veya gerçek hayattaki kötü muamele eylemleri, yayanların gözünde meşrulaşır.

8. Suçu Mağdura Atma

Zararlı davranışın nedeni ve sorumluluğu, mağdurun kendisine yüklenir.

Örneğin ülkemizde kadına yönelik şiddet vakalarında faillerin sıklıkla başvurduğu savunma “O beni kızdırdı”, “Yemek yapmadı”, “Söz dinlemedi”, ”Sadakatsizdi”, ”Beni aldattı”, ”Hakaret etti” gibi mağduru suçlayan ifadelerdir.

NE YAPILMALI?

Daha ahlaki bir dünya daha güzel, daha yaşanası ve daha mutlu olacaktır. Kötülüğün nasıl işlediğini anlamak, onu durdurmak ve daha barışçıl, daha iyi, daha adil ve daha etik bir dünya inşa etmek için vazgeçilmez bir adımdır.

bilimi, kötülüğün çoğu zaman canavarca niyetlerden değil, sıradan insanların nerdeyse farkında olmaksızın sessizce kendi iç ahlaki denetimini askıya almasından beslendiğini söylüyor. Bu düzeneklere karşı uyanık olarak, tek tek her insanın ahlaki davranışının hem kendisi hem de insanlık için en iyi yol olduğunu fark ederek beraber aydınlığa çıkabiliriz. Tersi olursa maalesef karanlıkta boğuşmaya ve küçük geçici kazanımlarla kendimizi kandırmaya devam ederiz.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r