DOLAR 41,4985 0,23%
EURO 48,4577 0,44%
ALTIN 5.016,330,32
BITCOIN 4536497-2.1204%
Lefkoşa
°

SABAHA KALAN SÜRE

  • HABERLER
  • SERVİS 1
  • SERVİS 3
  • FİNANSİF
  • İNTERAKTİF
  • HESAP
  • DİĞER

“Anayasa açıkça çiğnendi”

“Anayasa açıkça çiğnendi”

ABONE OL
26 Eylül 2025 10:18
“Anayasa açıkça çiğnendi”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Deneyimli eğitimci, Milli Eğitim Eski Bakanı, eski milletvekili Cemal Özyiğit, Din eğitimi ve İlahiyat Koleji konusunda görüş ve önerilerini açıkladı.

Özyiğit, “Ülkemizin İlahiyat Koleji gibi bir okula ihtiyacı yoktur. Ancak ilgili okul, kapatılmak yerine gerekli düzenlemeler yapılarak diğer kolejlere dönüştürülmelidir. Bu bağlamda Mağusa Bölgesi ya da her neresi olursa olsun yeni bir ilahiyat koleji açma gayretleri derhal durdurulmalıdır” ifadelerini kullandı.

Özyiğit, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Eğitim Bakanı’nın bağlı kalacaklarına ve ebediyen yaşatacaklarına dair yemin ettikleri devletin anayasasını açıkça çiğnediğini ve onlar için öncelikli olanın, Anayasada yazıldığı gibi Kıbrıs Türk Toplumu’nun laik-demokratik yapısını korumak değil, Ankara’daki rejimin talimatlarını yerine getirmek olduğunu vurguladı.


Selma Eylem’in gözyaşları

İçeriği Görüntüle

Özyiğit, İlkokul 4. ve 5. sınıflardaki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri devam ederken, Ortaokul 1. sınıfındaki din dersinde Değerler Sistemi adı altında tüm dinler, inanışlar ya da inançsızlıklar hakkında temel bilgiler verilmesi ve daha sonraki sınıflarda ise mutlaka seçmeli olması gerektiğini söyledi.

Cemal Özyiğit’in konuyla ilgili yazısı şöyle:

Din Eğitimi ve İlahiyat Koleji:

Açıldığı günden itibaren ülkemizde çok ciddi tartışma konusu olan İlahiyat Koleji gibi bir okula ülkemizin ihtiyacı yoktur.

Göreve geldiğimizde İlahiyat Kolejinde; 2017 Aralık sonu yılbaşı kutlaması krizi vardı ve Eğitim Müfettişleri denetim yapmaktaydılar. Konuya el attık ve denetim ile soruşturmanın hızlandırılması talimatını verdik. Nitekim kısa sürede sonuç aldık ve yıllardan beridir yapılan yılbaşı kutlamalarının Hristiyan inancı olduğunu ve Müslüman öğrencilerin bu kutlamalara katılmamalarını telkin eden Türkiye’den gönderilen altı meslek öğretmenine görevden el çektirerek ülkelerine geri gönderdik. Yerlerine de ülkemiz vatandaşı ilahiyat mezunu 6 öğretmen görevlendirdik.

Öte yandan 2018 Haziran ayında İlahiyat Kolejinden mezun olacak olan öğrencilerimizle ilgili de bir sorun yaşadık. İlgili Daire Müdürümüz bana gelerek, İlahiyat Kolejinden mezun olacak olan bazı kız öğrencilerimizin diplomalara yapıştırılan resimlerinin, her ders yılı sonunda okullara gönderilen genelgeye uymadığını söyledi. Bu konuyu önce aramızda tartıştık, ardından Başsavcılıktan görüş istemeye karar verdik.

Ne ilginçtir ki Başsavcılık bize, 2008 yılından beridir, İçişleri Bakanlığının talimatıyla KKTC kimlik kartlarına türbanlı resimlerin yapıştırıldığını, dolayısıyla diplomalara da yapıştırılmasında bir sakınca görülmediğini belirtti.

Açıktır ki bizim İlahiyat Koleji ile ilgili niyetimiz; denetimlerin ardından ders programlarında ve müfredatında gerekli değişiklikleri yaparak onu da diğer kolejlerin statüsüne dönüştürmekti. Bu niyetimizi anlayan Ankara’daki rejim, T.C. Eğitim Bakanı aracılığı ile bizden İlahiyat Kolejini kendilerinin yönetimine devretmemizi istemişti. Ben bizzat Sayın Bakana telefonda bunu asla kabul etmeyeceğimi ve böyle bir şeye onay vermemin söz konusu olmadığını söylememe rağmen konu, Dörtlü Koalisyon Hükümeti ile Ankara arasında tartışılmıştı.

Bana iletilen konunun kapandığı idi. Ben de bunun üzerine, Hükümetimizle Ankara arasında bir krize yol açmamak için herhangi bir açıklama yapmamıştım. Ancak süreç içerisinde gördüm ki konu kapanmamış. Bunun üzerine Meclis kürsüsünden yaşananları açıklamıştım

Kısaca tekrar ediyorum: ülkemizin İlahiyat Koleji gibi bir okula ihtiyacı yoktur. Ancak ilgili okul, kapatılmak yerine gerekli düzenlemeler yapılarak diğer kolejlere dönüştürülmelidir. Bu bağlamda Mağusa Bölgesi ya da her neresi olursa olsun yeni bir ilahiyat koleji açma gayretleri derhal durdurulmalıdır. Ne ilginçtir ki, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Eğitim Bakanı başta olmak üzere; bağlı kalacaklarına ve ebediyen yaşatacaklarına dair yemin ettikleri devletin anayasasını açıkça çiğnemektedirler. Çünkü onlar için aslolan koltuktur ve bu koltuğa Ankara’daki tek adam rejimi tarafından oturtulduklarını çok iyi bilmektedirler. Dolayısıyla onlar için öncelikli olan, Anayasada yazıldığı gibi Kıbrıs Türk Toplumu’nun laik-demokratik yapısını korumak değil, Ankara’daki rejimin talimatlarını yerine getirmektir. Nitekim bu amaçla geçen ders yılı sonlarında bir ortaokula bizzat Büyükelçilik tarafından götürülüp zorla sınıfa aldırılmak istenen ‘kız öğrenci dayatması’ görüyorum ki 2025-2026 Ders Yılı başında da aynen devam etmektedir. Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere Hükümet ve Cumhurbaşkanı da buna çanak tutmaktadırlar.

Tabii ki aslolan böylesi bir konu Kıbrıs Türk Toplumu’nun gündemine hiç gelmemeliydi. Çünkü böylesi bir olay, İngiliz Sömürge Dönemine rağmen Atatürk İlke ve Devrimleri’ni benimseyen Kıbrıs Türk Toplumu’nun laik-demokratik yapısına açıkça aykırıdır. Aslında esas hata; İlahiyat Koleji’nin açılışı ve bu okulda kız öğrencilerin türban takmasına izin verilmesiydi. Yine de bu duruma sessiz kalınmamalı, tepki gösterilerek Ankara’daki Tek Adam Rejiminin dayatması geriletilmelidir. Her ne surette olursa olsun 18 yaşından önce hiçbir öğrencimizin başını kapatmasına ya da herhangi bir dini simge takmasına izin verilmemelidir.

Din Eğitimine gelince:


Bilindiği gibi görev süremiz içerisinde ortaokullardaki ders çizelgesini yeniden düzenlemiş ve Din Dersini de Seçmeli Ders kategorisi içerisine koymuştuk. Bu da Ankara’daki rejim ile aramızda tartışma konusu olmuştu. Halbuki ülkemizde, yalnızca Sünni İslam inancını taşıyan insanlar yoktur. Ateistler, Deistler, Aleviler ve son yıllarda çoğalan Hristiyanlar, Yahudiler, hatta Uzak Doğu’dan gelenlerde farklı inanışlara sahip olanlar da vardır. Buna rağmen Ankara’daki rejim ve bizdeki işbirlikçiler, dogmatik olarak Sünni İslam inancına göre din eğitiminde ısrar etmektedirler. Oysa farklı inanca sahip olan ya da hiçbir inanca sahip olmayan insanları ve onların çocuklarını buna zorlamak en temel insan haklarına da aykırıdır.

Bu nedenle;

● İlkokul 4. ve 5. sınıflardaki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri devam ederken,

● Ortaokul 1. sınıfındaki din dersinde Değerler Sistemi adı altında tüm dinler, inanışlar ya da inançsızlıklar hakkında temel bilgiler verilmeli,

● Daha sonraki sınıflarda ise mutlaka seçmeli olmalı ve Alevilik dahil herkes kendi inanışlarına göre dini eğitim almalı ya da hiç din eğitimi almayıp diğer derslerden birini seçebilmelidirler.

Kuran Kursları kesinlikle yasaklanmalı, Tarikat yuvalarında bu amaçla eğitimler verilmesinin önüne geçilmelidir.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r