DOLAR 40,4343 0.24%
EURO 47,1614 0.49%
ALTIN 4.344,140,72
BITCOIN 47604500.41901%
Lefkoşa
°

SABAHA KALAN SÜRE

  • HABERLER
  • SERVİS 1
  • SERVİS 3
  • FİNANSİF
  • İNTERAKTİF
  • HESAP
  • DİĞER
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar: Kıbrıs Barış Harekatı, Kıbrıs adası ve Kıbrıs Türk halkı için tarihi bir dönüm noktası
  • Sözcü Kıbrıs
  • Kıbrıs
  • Cumhurbaşkanı Ersin Tatar: Kıbrıs Barış Harekatı, Kıbrıs adası ve Kıbrıs Türk halkı için tarihi bir dönüm noktası

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar: Kıbrıs Barış Harekatı, Kıbrıs adası ve Kıbrıs Türk halkı için tarihi bir dönüm noktası

ABONE OL
19 Temmuz 2025 18:14
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar: Kıbrıs Barış Harekatı, Kıbrıs adası ve Kıbrıs Türk halkı için tarihi bir dönüm noktası
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nın, Kıbrıs adası ve Kıbrıs Türk halkı için tarihi bir dönüm noktası olduğunu ifade ederek, “Bundan tam 51 yıl önce Anavatanımızın kahraman ordusu, yalnızca Kıbrıs Türk halkına değil, adamızın tamamına ve Rum halkına da huzuru getirmek için Mutlu Barış Harekâtı’nı başlattı. Harekâtın tamamlandığı günden bugüne, iki devlet ve iki halk arasında tek bir silahlı çatışma dahi yaşanmamış olması, bu hakikatin en açık ispatıdır.” dedi.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı ve 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 51. yıl dönümü dolayısıyla BRT’de konuşma yaptı.

Konuşmasına halkı saygı ve sevgiyle selamlayarak başlayan Cumhurbaşkanı Tatar, “Kıbrıs Türk halkı olarak bugün kendi vatanımızda, kendi devletimizde huzur ve barış içinde yaşayabiliyorsak, hayatın her alanında özgürce var olabiliyorsak bunu, yüz yılı aşan varoluş mücadelemizin kahramanlarına; cesaretleriyle tarihe yön veren Mehmetçiklere ve mücahitlerimize borçluyuz.” dedi.

Tatar, Kıbrıs Türk halkının özgürlük mücadelesinin ilk lideri Dr. Fazıl Küçük’ü, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ı, dava arkadaşları ile mücahitleri rahmet ve minnetle andı; bu mücadeleye destek veren dönemin Türkiye Başbakanı Adnan Menderes’i, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’yu, harekâtı başlatan dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’i ve Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan’ı rahmet ve şükranla hatırladı.

-“Bizler bu ruhun, bu anlayışın ve bu davanın takipçileriyiz”

Tatar, 20 Temmuz 1974’ün önemine ilişkin şöyle konuştu:

“20 Temmuz 1974; siper siper, köy köy vatanını ve halkımızı savunan cesur mücahitlerimizin yılmaz direnişlerinin başarıya ulaştığı gündür. 20 Temmuz 1974; Kıbrıs Türk halkının tarihi çağrısını cevapsız bırakmayan Anavatanımız Türkiye’nin ve kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Yunan-Rum ikilisinin kanlı oyunlarını bozduğu gündür. 20 Temmuz 1974; kendi vatanında mülteci durumuna düşürülen, sefalete, perişanlığa mahkûm edilen, silahlı Rum çetelerince kuşatılmış Kıbrıs Türk halkının yeniden dirilişinin günüdür.”

“Bizden önceki kuşakların 20 Temmuz 1974’e kadar Kıbrıs’ta Türk varlığını korumak için hangi bedelleri ödediğini, onların evlatları olarak hepimiz çok iyi biliyoruz” diyen Tatar, “Yaşadıkları şehirlerini, köylerini, evlerini terk etmek zorunda kaldıkları yıllar boyunca kulağı radyoda, gözleri Toroslar’da olan anne ve babalarımızın onca çaresizlik, yoksulluk ve kuşatılmışlık içinde gösterdikleri direniş, hepimize örnek olmalıdır. İşte o cesaret ve direniş ruhu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsız bir devlet olarak tarih ve dünya önünde ilan edilmesini sağlamıştır. Bizler bu ruhun, bu anlayışın ve bu davanın takipçileriyiz.” ifadelerini kullandı.

– “Asla unutmadık ve unutmayacağız…”

Tarihi gerçekleri hatırlamadan 20 Temmuz 1974’ün Kıbrıs Türk halkı için önemini kavramanın mümkün olmadığını ifade eden Tatar, devamla şunları kaydetti:

“Kıbrıs Türklerinin, Rumlarla birlikte eşit haklara sahip olduğu bir ortaklık devleti olarak 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti, sadece üç yıl içinde halkımızın dışlandığı, ayrımcılığa uğradığı, katledildiği ve kuşatıldığı tek taraflı bir Rum devletine dönüştürülmüştür.

Aralık 1963’te başlayan ve ‘Kanlı Noel’ olarak kayda geçen olaylar bugün, tarihin en utanç verici sayfaları arasındadır. Vatanımız Kıbrıs’ı bir Yunan adasına dönüştürmeyi ve halkımızı kendi yurtlarından söküp atmayı amaçlayan bu yüz karası saldırılar sonucu yüzlerce kardeşimiz şehit olmuş, yüzden fazla Türk köyü de boşaltılmak zorunda kalmıştır.

Halkımızın geride bıraktığı köyler ve evler yağmalanmış, yakılmış ve yıkılmıştır. Kıbrıs Türk halkının o dönemdeki nüfusunun neredeyse dörtte biri, yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalmıştır. O tarihten itibaren tam on bir yıl boyunca Kıbrıs Türk halkı, kendi vatanında mülteci durumuna düşürülmüş, her türlü baskıya ve zulme uğramış, silahlı Rum çeteleri tarafından kuşatılmış bölgelerde çadırlarda yokluk içinde yaşamaya zorlanmıştır. Bunları asla unutmadık ve unutmayacağız. Daha da acı olanı, tüm bu zulmün o dönemin uluslararası kamuoyunun gözleri önünde ve bilgisi dahilinde gerçekleşmiş olmasıdır.”

-“Halkımız, Enosis’e geçit vermemek için her türlü zorluğa katlanmayı kutsal bir görev bildi”

Kıbrıs Türk halkının, tüm bu olumsuz şartlara rağmen direnişini azimle sürdürdüğünü belirten Tatar, “Halkımız, Enosis’e geçit vermemek için her türlü zorluğa katlanmayı kutsal bir görev bilmiştir.” dedi.

Ada’nın fiilen bölündüğü 1963’ten itibaren Kıbrıs Türk halkının kendi kendini yönetmek için harekete geçtiğini, önce Genel Komite ardından Kıbrıs Geçici Türk Yönetimi’ni oluşturulduğunu anımsatan Tatar, şöyle devam etti:

“Anavatan Türkiye’nin desteği ve Kıbrıs Türk halkının güçlenen direnişiyle karşılaşan Rum ve Yunan ikilisi, son çare olarak 15 Temmuz 1974’te faşist bir darbeyle Kıbrıs Cumhuriyeti’ne el koyduklarında Enosis hayallerine kavuşacaklarını sandılar. Amaçları darbeyi oldu bittiye getirerek adadaki Türk varlığını gerekirse topyekûn imha etmek ya da halkımızı tümüyle adadan ayrılmaya zorlamaktı. Kalanlar kaderlerine razı olacaklardı. EOKA’cı çetelerin Muratağa-Sandallar’da, Atlılar’da yaptıkları katliamlar, halkımıza yönelik bu kin dolu nefretin en kanlı ispatlarındandır. Kahraman Türk Ordusu işte tüm bu şartlar altında adamıza yeniden barışı ve huzuru getirmek, Kıbrıs Türk halkını olası bir yok oluştan kurtarmak için müdahale etmiştir.”

“Mutlu Barış Harekâtı’nın sona erdiği günden bu yana huzur ve barış içindeyiz” diyen Tatar, “O tarihten beri iki halk arasında hiçbir silahlı çatışma yaşanmamış, halkımız bir daha asla evini yurdunu terk etmek zorunda kalmamıştır. Kıbrıs Türk halkı, yüz yılı aşan mücadelemizin son aşaması olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurarak bu topraklar üzerindeki tarihsel haklarını ve varoluşunu kalıcılaştırmayı başarmıştır.” ifadelerini kullandı.

– “Halkımızın her bir ferdi, genci, yaşlısı, sporcusu, sanatçısı, iş insanı ambargoların hedefi oldu”

Yaklaşık beş yıl önce, Cumhurbaşkanlığına aday olduğunda, iki halk arasında 1968’den bu yana sürdürülen müzakerelerin kalıcı sonuca ulaşmadığını ve artık yeni bir yola çıkılması gerektiğini söylediğini hatırlatan Tatar, “Bu yol, Anavatanımız Türkiye’nin de tam destek verdiği iki devletli çözüm yoludur.” dedi.

Yarım asrı aşan federasyon temelli müzakerelerden halkın hiçbir fayda sağlayamadığını belirten Tatar, “Rum tarafı, sözde Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında uluslararası tanınmanın konforuyla yıllarca hepimizi oyalamış, bu arada Kıbrıs Türk halkının üzerindeki izolasyon ve ambargolar aynen devam etmiştir.

Halkımızın her bir ferdi, genci, yaşlısı, sporcusu, sanatçısı, iş insanı bu izolasyon ve ambargoların hedefi olmuştur.” şeklinde konuştu.

Rum tarafının, Annan Planı’nı reddetmesine rağmen Avrupa Birliği üyesi olduğuna işaret eden Tatar, Türk tarafının Annan Planı’nı ile mevcut topraklarının önemli bir bölümünü Rum tarafına bırakmayı ve güvenliğinin garantisi olan Barış Kuvvetleri’nin önemli bir bölümünün zaman içinde adadan ayrılmasını kabul etmesine rağmen, karşı tarafın bu plana “Hayır” dediğini anımsattı.

-“Türkiye’nin etkin ve fiilî garantisi ile Mehmetçiğin varlığı olmadan anlaşma mümkün değildir”

Crans Montana’daki son resmi görüşmelerde masayı terk edenin de yine Rum yönetimi olduğuna işaret eden Tatar, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Tüm bu müzakereler boyunca ortaya çıkan gerçek şudur: Rumlar, Kıbrıs Türk halkını adeta sessiz bir bekleyişe hapsetmeyi, ne zaman gerçekleşeceği belirsiz bir çözüm beklentisiyle süreci zamana yayarak milli irademizi zayıflatmayı umut etmişlerdir.

Tüm bunların ardında Kıbrıs Türklerini tarihi bir hata, istenmeyen bir misafir olarak gören ırkçı ve ayrımcı zihniyet vardır. Rum yönetiminin hâlâ EOKA ve Enosis anmalarına katılması, zihinlerinin arkasındaki bu tarihsel düşmanlığın açık göstergesidir. Halkımızı yeniden bir azınlık statüsüne indirgeyecek ve devletimizi Rum’un küçük ortağı seviyesine düşürecek bir anlaşmayı, gerçekler ortadayken kabul etmemiz asla mümkün değildir. Kıbrıs Türk halkını her daim destekleyen, en zor anımızda yanımızda duran Anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiilî garantisi ile Mehmetçiğin varlığı olmadan hiçbir anlaşma mümkün değildir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, varlığımızın teminatı olan kutsal değerimizdir.”

-“Anavatan Türkiye’nin garantörlüğü ve Mehmetçiğin varlığı vazgeçilmezdir”

“Bölgesel ve küresel tehditlerin arttığı, eski düzenin yıkıldığı bir dönemde Anavatan Türkiye’nin garantörlüğü ve Mehmetçiğin varlığı vazgeçilmezdir.” diyen Tatar, şöyle konuştu:

“İşte bu yüzden göreve geldiğimiz ilk günden bu yana egemen eşitliğimiz ve eşit uluslararası statümüz kabul edilmeden kalıcı bir anlaşmanın mümkün olmadığını vurguluyoruz. İşte bu yüzden 3D olarak tanımladığımız Doğrudan Uçuş, Doğrudan Ticaret ve Doğrudan Temas haklarımızı kararlılıkla talep ediyoruz. İşte bu yüzden, sadece sonuçsuz müzakere masalarında ömür tüketmek yerine uluslararası diplomasi platformlarında KKTC’yi anlatarak, halkımızın hakkını ve hukukunu savunarak iki devletli çözüm yaklaşımımızı ortaya koyuyoruz.”

-Devletimizi tanıtmak ve halkımıza yeni bir yol açmak için uğraşıyoruz

Tatar, “Almanya’dan İngiltere’ye, Gambiya’dan Amerika’ya, Özbekistan’dan Azerbaycan’a, Avustralya’dan Polonya’ya, dünyanın dört yanında devletimizi tanıtmak ve halkımıza yeni bir yol açmak için uğraşıyoruz.” diyerek, KKTC’nin gözlemci üyeliğe kabul edildiği Türk Devletleri Teşkilatı başta olmak üzere, Ekonomik İş Birliği Teşkilatı ve İslam İş Birliği Teşkilatı ile en üst düzeyde temasların bu azmim bir sonucu olduğunu söyledi.

– “Türkiye’nin yükselişi, KKTC’nin gücüne güç katacaktır”

Bu girişimlerinde KKTC’yi destekleyen Anavatan Türkiye’ye, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a teşekkür eden Cumhurbaşkanı Tatar, “Terörsüz Türkiye süreciyle birlikte inanıyoruz ki Anavatanımız, bölgenin ve dünyanın en önemli siyasi, iktisadi ve askeri güçlerinden biri olarak yeni bir rol üstlenecektir. Türkiye’nin yükselişi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ve halkımızın gücüne güç katacaktır. Dost ve kardeş iki ülke, Doğu Akdeniz’de barış ve istikrar için birlikte çalışacaktır.” ifadelerini kullandı.

– “Sıkılı yumruklarla el sıkışılamayacağını bilerek, her alanda yeni iş birliklerine hazır olduğumuzu söylüyoruz”

“Halkımız ve devletimiz için kalıcı ve adil bir çözümün ancak diyalogla sağlanabileceğinin farkındayız” diyen Tatar, şunları kaydetti:

“Diyaloğa ve karşılıklı görüşmelere daima açığız. Her iki halkın da beklentisi olan yeni sınır kapılarının açılmasını, var olanların genişletilmesini talep eden biziz. Anavatanımız Türkiye’nin önerdiği gibi ada üzerindeki tüm kısıtlamaların kaldırılmasını öneriyoruz. Adamızın en temel ihtiyaçları olan su ve enerji konularında ortaklıklar öneriyoruz. Sıkılı yumruklarla el sıkışılamayacağını bilerek, her alanda yeni iş birliklerine hazır olduğumuzu söylüyoruz.

-20 Temmuz’da doğan güneş bir daha asla batmayacak…”

Tatar, konuşmasının şöyle tamamladı:

“Ben, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1960 yılında doğdum. Çocukluğum, halkımın en zorlu yıllarında geçti. Bugün 51. yılını kutladığımız Mutlu Barış Harekâtı’nın, ailemde ve şehrim Lefkoşa’da nasıl bir umuda yol açtığını gören canlı tanıklarından biriyim. Cumhurbaşkanı değil, bu vatanın bir evladı olarak söylüyorum ki 20 Temmuz’da doğan güneş bir daha asla batmayacak. Halkımızın özgürlük güneşi daima ufkumuzu aydınlatacak. Anavatanımız Türkiye’ye, Kahraman Türk Ordusu’na, Mehmetçiklerimize, mücahitlerimize bir kez daha devletim ve halkım adına şükranlarımı sunuyorum. Şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimizi saygıyla selamlıyorum. Ne mutlu Türk’üm diyene!”

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r