“South China Morning Post”un haberine göre, Hong Kong emniyet yetkilileri, dünden bu yana devam eden gösterilerde en az 13 kişinin gözaltına alındığını açıkladı.

Polis, dün yapılan yürüyüşün organizatörlerinden Max Chung Kin-ping’in de gözaltına alınanlar arasında olduğunu ifade etti.

Öte yandan göstericilere destek veren Milletvekili Kwok Ka-ki, polisin göstericilere göz yaşartıcı gazla müdahalesini ve güç kullanımını kınadı.

Hong Kong’da polis, geçen hafta sonu göstericilerin maskeli kişiler tarafından saldırıya uğradığı Yuan Long bölgesinde dün yürüyüş düzenleyenlere göz yaşartıcı gazla müdahale etmişti.

Geçen hafta sonu Yuan Long metro istasyonunda yüzleri maskeli, beyaz kıyafetli onlarca kişi, ellerinde sopalarla göstericileri ve yolcuları darbetmiş, 45 kişinin yaralandığı olaya polisin geç müdahale etmesi tepkiyle karşılanmıştı.

Polis, saldırganların bazılarının sokak çeteleriyle bağlantılı bazılarının da bölge sakinleri olduğunu açıklamıştı.

Polisin bugün sadece gösterilerin Chater Garden parkında yapılmasına izin vermesi üzerine protestocular iki gruba ayrılarak alışveriş bölgesi olan Causeway Bay ve Çin’in bölgedeki irtibat ofisine doğru yürüdü.

Çin’e iade tasarısı

Hong Kong’da hüküm giyen veya haklarında suç isnadı olan kişilerin Çin’e, Makao Özel İdare Bölgesi’ne ve Tayvan’a iadesini kolaylaştıran yasa tasarısı, 3 Nisan’da parlamentoya sunulmuştu. 

Tasarı, politik suçları kapsam dışında tutuyor ancak 7,4 milyon nüfuslu Hong Kong’da halkın büyük bölümü, insanların Çin’in yargı sistemi altında keyfi gözaltılar, adil olmayan yargı süreçleri ve hatta işkenceye maruz kalacağı kaygısı taşıyor.

Muhalifler yasanın çıkması halinde bunun, Çin’in Hong Kong’daki siyasi muhalifleri hedef almasıyla sonuçlanacağından endişe ediyor. 

Hong Kong’un statüsü

Hong Kong, 1898’de imzalanan “kira sözleşmesiyle” uzun yıllar İngiltere hakimiyetinde kaldıktan sonra 1997’de Çin’e devredilmişti. 

İmzalanan ortak deklarasyon çerçevesinde Hong Kong’a, 2047’ye kadar Çin’e sadece dış politika ve savunma gibi alanlarda bağlı kalarak “tek ülke, iki sistem” politikasıyla idari bağımsızlığını ve yapısını koruma hakkı tanınmıştı.