Bir ilişkiye sevgiyle de başlanabilir, sevgisiz de başlanabilir. Ancak bir ilişki, içinde ne kadar sevgi barındırırsa barındırsın; çaba olmadığı sürece sürdürülemez. Peki, sevgi bir ilişkiyi yaşatmaya yeter mi? Psikoterapist Dr. Yasemin Meriç Kazdal ntv.com.tr okurlarına özel yazdı.
‘’Çok seviyorum ama olmuyor…’’, ‘’Çok seviyorum ama bir gelecek göremiyorum…’’ ,‘’Çok seviyorum ama bu ilişkide kendimi hissedemiyorum…’’Bunlar birçoğumuza tanıdık gelen cümleler olabilir. Çok severiz, çok isteriz ama bir şeyler ilerlemez, ilerleyecek gibi de olmaz. Buna sadece bireyler arası ilişkiler açısından değil; hayatta sevdiğimiz ve istediğimiz, ilişkilenmek istediğimiz birçok şey için düşünebiliriz. Ve ‘’Sevgi, bir ilişkiyi yaşatmaya yeter mi?’’ diye sorabiliriz.Sevgi, her canlı için bambaşka yaşanan bir duygu olsa da biz insan canlıları için temel bir yapı taşıdır. Hayatlarımıza daha en başından sevgiyle kurulmuş bağlarla başlarız. Hayatta kalmak için kurduğumuz bu bağlar, zamanla hayatın tadını çıkarmak için güvenli bağlara dönüşür. En azından yakın ilişkilerimiz için… Bu bağlar; ailemizle, dostlarımızla, işimizle, yaşadığımız şehirlerle, evimizle… Ve daha birçok şeyle kurulabilir. Peki kurduğumuz bu bağlar nasıl yaşar?Bir ilişkiye sevgiyle de başlanabilir, sevgisiz de başlanabilir. Ancak bir ilişki, içinde ne kadar sevgi barındırırsa barındırsın; çaba olmadığı sürece sürdürülemez. Bu kendimizle olan ilişkimiz için de dış dünya ile olan ilişkimiz için de geçerlidir. Bir bitkiyi hayatta tutmak için ihtiyacı olan suyu verirsin, ışığı sağlarsın ve bitki hayatta kalır. Bir bitkiyle konuşursun, ilgi gösterirsin; bitki çiçek açar. İlişkilerimiz de bu bitkiler gibi ihtiyaçlarından, ilgiden, iletişimden uzak kalırsa, biter.Özellikle günümüz dünyasında ilişkiler açısından büyük bir ikilem yaşanmaktadır. Eskiye göre iletişim kaynakları çoğalmıştır, bir tıkla dünyanın diğer ucuna ulaşabilir hale gelinmiştir ancak yakın ilişkiler kurmakta ve sürdürmekte zorlanırız. Kendimizi eskiye göre daha izole ve derinlikten uzak ilişkiler yaşarken buluruz. Peki neden?Hızlı Tüketim Kültürü: İlişkiler de alternatifi olan bir pazara dönüşmüştür.Sabırsızlık: Bu hızlı yaşamda sabır duygusunun azalmasıyla artık ilişkiler için emek harcamak zorlayıcı ve gereksiz bir bakış açısıyla ele alınmaktadır.Mükemmeliyetçilik: Sosyal medyada ilişkilerin pürüzsüz yansıtılması kurduğumuz ilişkilere karşı algımızı değiştirmektedir.Onay Arayışı: Her şeyde olduğu gibi ilişkilerimizde de üçüncü bir onay, otorite arar hale geldik. Böylelikle hata yapmaktan ya da yargılanmaktan kaçmaya çalışıyoruz.Merak Duygusunun Azalması: Bir tıkla her şeye ulaşabildiğimiz yeni dünyada, yeni bir keşif için çaba harcamak zorlayıcı gelebilmektedir.İletişimsizlik: İletişimler sosyal medya mesajlarıyla, emojilerle sınırlandırılarak derinlikten uzaklaşmıştır.Kaygılar: Geçmişten gelen öğretiler, geleceğin belirsizliği; bireyleri çokça yıpratmaktadır ve güvensiz bir hale getirmektedir.Tükenmişlik: Hızlı hayat temposunda yorgunluk çok sık yaşanan ve bireylerin duygularıyla temasını kesen bir hale gelmiştir.Bu nedenler gündelik hayatlarımızdaki birçok şeyi etkiliyor ama en çok ilişkilerimizi etkiliyor. Yakın ilişkiler; bizlerin bu hayattaki anlamını derinleştiren, kendimize daha yakından bakabildiğimiz en yegâne şeylerden biridir. Bağ kurmadan hayatta kalabilen ama yaşayamayan canlılar olarak, ilişkilenemediğimiz takdirde psikolojik, fizyolojik ve ruhsal açıdan problemler yaşamamız çok olasıdır.Bu nedenle; hayattaki işlevimi sürdürüyorum, gayet iyiyim ve hayattayım demenize rağmen bağ kurmakta zorlanıyorsanız, kurduğunuz bağları sürdüremiyorsanız ve içsel bir boşluk hissediyorsanız, bir profesyonelden destek almak öncelikli bir seçenek olabilir.