Yanlarına kalmayacak
İsias Otel’de kızı Serin’i kaybeden Doç. Dr. Pervin Aksoy İpekçioğlu, incelenmemiş, şeklen tamamlanan ruhsatları verenlerin hesap vermesi gerektiğini vurguladı.
İpekçioğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Hesap verecekler ki başka Serinler, başka Aliler, başka canlar ölmesin. Serinimin yokluğunun bedelini ödeyecekler. Yoksa ne benim ne çocuğumun ruhu huzur bulur. Benim çocuğum maç heyecanıyla yatağında uyudu, sizin gibi ahlaksızların hazırladığı otel onun hayatına mal oldu. Yanlarına kalmayacak. Adaleti iliklerine kadar hissedecekleri bir kararla deprem davalarına damga vuracağız. Türkiye’deki deprem yargılamalarına ‘Olası kastla’ mahkumiyetleri getireceğiz.”
TAK muhabirinin sorularını yanıtlayan Doç. Dr. Pervin Aksoy İpekçioğlu, İsias Otel’in inşasını ikiye ayırarak değerlendirmek gerektiğine dikkat çekti.
Bunları 1993 tarihli apartman olarak inşa edilecek binaya verilen ruhsat ve 2001 tarihli otel olarak hizmet verecek binaya verilen ruhsat olarak ikiye ayıran İpekçioğlu, 1993 tarihli ruhsatta düzenleyen olarak Ruhsat Büro Teknisyeni Nedim Özkaşıkçı, kontrol eden Ruhsat Büro Şefi Mehmet Çalışır ve onaylayan olarak da Belediye İmar Müdürü Yusuf Gül’ün göründüğünü anlattı. İpekçioğlu, aynı raporda yine Fazlı Karakuş’un da teknisyen olarak yer aldığına işaret etti.
Ruhsatı düzenleyen ve kontrol eden kişilerin maalesef deprem öncesi vefat ettiklerini söyleyen İpekçioğlu, “Maalesef diyorum çünkü yargılanmadan, 72 canın hesabını vermeden öldüler. Umarım kemikleri sızlar.” dedi.
İpekçioğlu, ancak ruhsatı onaylayan Belediye İmar Müdürü’nün hayatta olduğunu ve sorumluluğu bulunduğuna dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çünkü Belediye İmar Müdürü’nün imzası, bir ruhsatın tamamlanması için kurucu unsurdur. Bu anlamda işlemi kuran imzaya sahip kişi, ruhsattaki tüm esasa ilişkin işlerin mevzuata uygun olarak yapıldığını da onaylar. Bu nedenle attığı imzanın sorumluluğunda Yusuf Gül’ün hak ettiği cezayı alması gerekir.”
2001 tarihli ruhsat değerlendirildiğinde ise; gelecek felaketin en açık, en anlaşılır haliyle gözler önünde durduğunu belirten İpekçioğlu şöyle konuştu:
“İlk olarak 1993 tarihli apartman için verilen ruhsat, 5 yıllık geçerlilik süresini 1998’de tamamlamıştır. 2001’de otel için yapılan başvuruda mevzuatta yazılı belgelerin istenmesi, bu belgelerin fiziken de gerçeği yansıtacak şekilde doğru beyan edilmesi gerekirdi.
Oysa 6 Şubat’ta çocuklarımıza, sevdiklerimize mezar olan İsias Otel, yıllarca sadece siyasi nüfuz ve menfaat ilişkileri dikkate alınarak, birçok kişinin katkısıyla adım adım felakete doğru yol aldı. Hem İsias Otel sahipleri, fenni mesuller, mimar, mühendis ve müteahhitler hem de belediye görevlileri, ruhsatta fikri sahtecilik suçuna imza atmışlardır.”
Ruhsatın 1998 yılında hukukta geçerliliğini tamamladığına dikkat çeken İpekçioğlu, “Bu ruhsata geçerliymiş gibi işlem yapıp otele tadilat ruhsatı verilmiştir. Tüm imza atanlar, sahipleri ve fenni mesuller, mühendis ve mimarlar, fikri sahtecilik yaparak aldıkları bu ruhsatın, 2. derece deprem bölgesindeki bir bina için verildiğini, üstelik bu binanın kamuya açık, halkın hizmetine sunulacak bir otel olduğunu, statiği dahi hesaplanmadan uyduruk 3 sayfalık Halil Bağcı raporuyla ruhsattaki belgelerin tamamlandığını biliyorlardı.” dedi.
“Ruhsat verilmesini karşılıklı olarak, hep birlikte istediler. Bu sonuca bağlı tüm olası sonuçları da göze aldılar, gerçekleşmesi muhtemel deprem sonrası ölümleri, yaralanmaları, mal kayıplarını engellemek için hiçbir önlem anlamadılar, hatta umursamadılar” diyen Pervin Aksoy İpekçioğlu, bunun Türk Ceza Hukuku sisteminde karşılığının “Olası kast” olduğunu kaydetti.
“ADALETE MUHTAÇ, ADİL KARARA HASRET OLSUNLAR”
“Kendini bilen hiçbir hukukçu bunun aksini iddia edemez. Ederse, ben onun hukuk eğitimini, hukuk formasyonunu sorgularım, adalet anlayışını sorgularım.” diyen İpekçioğlu, sadece bu dava için değil, en temel ceza hukuku ayırımını bilmeyen birinin bu sistem içerisinde hukukçu sıfatıyla yer almaması gerektiğini savundu.
İpekçioğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Ne kadar çabalarlarsa çabalasınlar, adalet bir gün onlara da gerekecek. Adalete muhtaç, adil karara hasret olsunlar.”