Toplumun ve ailelerin “başarılı, güçlü, çözüm odaklı” birey beklentisi, çoğu zaman içsel dünyamızla çelişir. Özellikle çocuklukta duygularını ifade ettiğinde “abartıyorsun” ya da “ağlama, güçlü ol” tepkileriyle büyüyen bireyler, yetişkin olduklarında da kendi acılarına tanıklık edemez hâle gelir.
Bir süre sonra üzülmek, yorulmak, kırılmak bile bir zayıflık göstergesi gibi algılanır. Bu da bireyi “iyi görünme performansı”na mecbur bırakır.
Ama bu bir rol yapmaktan fazlasıdır: Bu, içsel duygusal gerçeği bastırmaktır.