Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, “Kıbrıs sorunun çözümü tek başına Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğini sağlayamasa bile önündeki ciddi bir engelin aşılması anlamına gelecek. Birçok başlık yeniden açılacak.” dedi.
Akıncı, Kıbrıs sorununun çözümünde gelinen nokta ile New York’ta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki-mun ve Rum lider Nikos Anastasiadis ile üçlü zirveyi AA muhabirine değerlendirdi.
Kıbrıs’ta 2016’nın sonuna kadar çözüm sağlanmasının herkesin yararına olacağını belirten Akıncı, sorunun çözülememesi durumunda 2017’de karşılaşılacak riskleri şöyle anlattı:
“Eğer bir çözüm istiyorsak, tüm taraflar bu konuda kararlılığını sürdürüyorsa, zaman diliminin ne kadar önemli olduğunun ayrımına varılması gerekiyor. 2017’de yeni bir BM Genel Sekreteri olacak, dosyayı öğrenmeye çalışacak. Şu an, bize çözüme katkı yapmak istediğini söyleyen bir Amerikan yönetimi var ve yeni bir Amerikan yönetimi söz konusu olacak. Bunun ardından Rumların hidrokarbon yatakları gündeme gelecek. Bu, yeni gerginlikleri de beraberinde getirecek. 2018’in şubat ayında Rumların cumhurbaşkanlığı seçimi ve onun kampanyaları başlayacak ve biz bu hır gür içinde Kıbrıs sorununu çözmeye çalışacağız, bu mümkün değil.”
ÜÇLÜ ZİRVEDEN TAKVİM ÇIKMADI
Rum tarafında bir takvim korkusu olduğunu, bu korkunun üçlü zirveye de nüksettiğini ve zirvede takvim açıklaması yapılamadığını ifade eden Akıncı, çözüm konusunda kararlılıklarını sürdürdüklerini ve yönetim, güç paylaşımı, mülkiyet, ekonomi ve AB başlıklarında geri kalan konuları minimuma indirmek için gayretli şekilde çalışacaklarını dile getirdi.
Rum tarafının da çözümün 2017’ye sarkması durumunda karşılaşılacak risklerin farkında olduğunu ancak yeteri kadar net davranmadıklarını söyleyen, Akıncı, “Bize göre dünyanın sonu değil ama sürecin sonudur. Bu süreç kendiliğinden durma noktasına gelecektir ve anlattığım riskler nedeniyle çözümsüzlük noktasına sürükleneceğiz.” dedi.
“AB KONUSUNDA ÖNEMLİ İLERLEME SAĞLANDI”
Toprak başlığını farklı bir formatta konuşmak istediklerini aktaran Akıncı, yer adı, yüzdelik, harita gibi konuların İsviçre gibi tarafsız bir ülkede bir dizi kesintisiz toplantı yapılarak görüşülmesi ve hemen sonrasında ise garantörlerin de dahil olacağı güvenlik garantileri meselelerinin ele alınacağı beşli formata geçilmesi gerektiğini vurguladı.
Akıncı, ekim ayında yapılacak yoğun müzakerelerin ardından son iki ayda toprak, güvenlik ve garantiler konularının üçlü ve beşli formatta görüşülüp sonuçlandırılarak referanduma götürülmesi gerektiğinin altını çizdi.
KKTC’nin AB üyeliği konusunda önemli bir ilerleme sağlandığına işaret eden Akıncı, “AB, en çok ilerleme sağlanan başlıklardan biridir.” diye konuştu.
“EN YAKIN İNSAN KAYNAĞI TÜRKİYE”
KKTC vatandaşlarının hem Birleşik Kıbrıs hem de AB vatandaşı olacaklarını anlatan Akıncı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Vatandaş olmayıp da çalışma izniyle Kıbrıs’ta olanların çalışma izinleri devam edecek, hatta ekonominin gerektirdiği işgücü söz konusu olursa en yakın kaynağımız Türkiye’dir, kalifiye işgücü de vardır. Dolayısıyla Türkiye’den yeni insanlar da gelip çalışabilecekler. Çalışma hayatı ile ilgili düzenlemeler federal bir yetki haline gelecek ancak biz daha şimdiden KKTC’de çalışma izni olan insanlarımızın hiçbir şekilde mağdur olmamaları için gereken tedbirleri aldık. Bu konuda bir sıkıntı yok. Onların çalışma izinleri ekonomi gerektirdiği sürece uzatılmaya devam edecek. Türkiye’den gelen insanların geri gönderilmesi söz konusu değildir.”
“TÜRKİYE’NİN GARANTÖR OLMADIĞI BİR ANLAŞMA ONAYLAMAYIZ”
Kıbrıs Türk halkının güvenliğinin ve kurulacak sistemin bir şekilde garanti altına alınması gerektiğine dikkati çeken Akıncı, şunları kaydetti:
“İki kesimli bir federal yapı söz konusu ve bu iki kesimden biri Kıbrıs Türk Kurucu Devleti olacak, bu devletin ayrı bir polis teşkilatı olacak, geçmişte yoktu. Karma bir polis teşkilatının içinde bir miktar Kıbrıslı Türk polisi vardı. Şimdi ayrı kurumlarımız, mahkememiz, meclisimiz, hükümetimiz olacak. 1963’te 13 anayasa maddesi tek taraflı değiştirilmek istendi. Kıbrıslı Türkler bu yapıdan dışlandı. Ortak devlet tek bir devlet haline dönüştürüldü ve Rumlara mal edildi. Kıbrıslı Türkler olarak buna benzer durumlarla bir daha yüzleşmek istemiyoruz.
Bu yeni federal sistemde elbette garantiler istiyoruz. Kimden bekleyebiliriz bunu: Kıbrıslı Türkler olarak sığınacak tek liman var o da Türkiye’dir. Bu konuda bir uzlaşma sağlanmış değil ancak ‘Efendim biz çözüm sağlıyoruz, Avrupa Birliği’ne giriyoruz, garantiye güvenceye ne ihtiyaç var.’ rahatlığında değiliz biz, olamayız da kusura bakmasınlar. Kıbrıslı Türk’ün patatesini alan bir Rum tüccarın Rumlar tarafından tehdit edildiğini, iş yerinin yakılmak istendiğini görüyoruz. Bütün bunlar bu günlerde yaşanıyor. Dolayısıyla kimse bize bu konuda garantiye güvenceye ihtiyacınız yoktur demesin. Bıraksınlar bu güvence altında yaşayalım, iki toplum arasında bu güven tahsis edilsin, ileride bunlara bakar değerlendiririz ama bugün buna ihtiyaç olduğu aşikar ve bu güvenceyi içermeyen bir anlaşmayı Kıbrıs Türk halkının onaylaması mümkün değil.”
“KIBRIS SORUNUN ÇÖZÜMÜ, TÜRKİYE’NİN AB ÜYELİĞİNİ HIZLANDIRACAK”
Akıncı, Kıbrıs sorunun çözümünün Türkiye’nin AB üyeliğine katkısının olumlu olacağı değerlendirmesinde bulundu.
Kıbrıs sorunun çözümsüz kalmış olmasının Türkiye’nin AB üyelik sürecince engel teşkil ettiğini belirten Akıncı, şöyle konuştu:
“Ama tek engel bu değil, başka engeller de var. Türkiye’nin AB yolculuğunun devam etmesini destekleyen bir kişiyim. Türkiye’nin Avrupa değerleri ile daha iyiye gideceğine inanıyorum. İnsan hakları, çoğulculuk Türkiye’nin vazgeçilmezleri olmalı ve bu da Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin daha iyiye gitmesi ile mümkün olacak. Bu nedenle bir yandan Kıbrıs sorununun çözümü bir yandan İsrail-Kıbrıs gazının da birleşerek Türkiye üzerinden Avrupa’ya gitmesi sağlanırsa tüm bu gelişmelerin gerek Türk-Yunan, gerek Türk-Birleşik Federal Kıbrıs ve gerekse Türkiye-Avrupa ilişkilerine ivme katacağına inanıyorum. Kıbrıs sorunun çözümü tek başına Türkiye’nin AB üyeliğini sağlayamasa bile önündeki ciddi bir engelin aşılması anlamına gelecek. Birçok başlık yeniden açılacak. Çok önemli bir unsur Türkçe, Kıbrıs Türklerinin AB’ye girişiyle AB’nin resmi dili haline gelecek. Bütün bunlara bakıldığında Kıbrıs’ta bir çözümün çok yönlü yararları olacağını söylememiz mümkün.”