Devletimizin ilan ve kuruluşunun yıl dönümü, Kıbrıs Cumhuriyeti ve gelişimi için hayatını verenleri onurlandırmak amacıyla elde ettiğimiz bir fırsat, ama aynı anda bizi gidişimizle ilgili düşünmeye sevk eden bir vesiledir. Tüm Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler için, elde ettiğimiz imkânları nasıl değerlendirdiğimizi ve daha iyi bir gelecek için kullanamadığımız veya kullanmak istemediğimiz fırsatların olup olmadığını düşünme vesilesidir. Ayrıca, tarih içindeki yolumuzu anımsayıp gözden geçirmek için bir fırsattır. Bu yol içinde birçok kez ve özellikle 1974 öncesinde, aramızda köprüler inşa edeceğimize sloganlar ve bazen bizi çatışmaya götüren hedefler arkasına sığındığımızı tespit etmekteyiz. Buna ek olarak, üçüncü tarafların kendi çıkarlarına hizmet etmek amacıyla yaptıkları müdahalelerin neden elverişli zemin bulduğunu ve sonuçta bizi toplumlararası çatışmalar ve iç savaş gibi acı veren ve 1974 Türk istilası ve felaketi ile doruğa varan bir dizi acıklı olaya götürdüğünü düşünmemiz gerek. O zamandan beri, yurdumuzun bölünmüş olduğu ve 7’si işgal altında ve mutlak Türk kontrolünde bulunduğu kabul edilemez bir durumu yaşamaktayız.
Her iki tarafın endişelerini kabul edip ortak aklımızı değerlendirme cesareti bulduktan sonra bu süregelen durumdan kurtulma zorundayız. Böylece, Avrupa müktesebatı ve insan hakları, tüm ülkede ve hiçbir Kıbrıs vatandaşı için derogasyon (istisna) olmadan uygulanacaktır. Aynı zamanda şunu açıkça belirteyim: Kıbrıslı Türk vatandaşlarımızın bize şüphe ile bakmak için sebepleri olduğunu kabul ettiğime rağmen, adına müzakere ettiğim Kıbrıslı Rumların mevcut ve olaylardan meşruluk kazanan endişelerini bir kenara iterek haksız endişeleri tatmin etme niyetinde olmadığımı vurgulamak istemekteyim. Üzerinde çalıştığımız çözümün, 1960 sonrasında hepimizin yaşadığı feci olayların tekrar edilmesine asla izin vermeyeceğine işaret etmek istemekteyim. Kıbrıs Türk toplumunun, artık Anayasa tarafından Kıbrıs Rum devleti ile eşit biçimde kendisine verilecek yetkilere göre idare edeceği kendi meşru federal devleti olacak ve bu olay kendi dinamiklerini ortaya çıkarmasına imkân verecek. Kıbrıs Türk toplumu, tüm devlet organlarında temsil edilecek, tüm hakları anayasa tarafından koruma altında alınacak ve devlet yapısı yoluyla Avrupa Birliğinde mevcut olacak. Bundan dolayı, üçüncü tarafların ülkemizdeki askeri varlığında veya garanti/ müdahale haklarında ısrar etmenin aşırı ve haksız olduğuna inanmaktayız. Bu haklar, Kıbrıs Türk tarafının tarihi talebi olan siyasi eşitliği Kıbrıslı Rumlar aleyhine çarpıtmaktadır.
Çağdaş, iyi organize edilmiş ve işlevsizlikleri ile açık yaraları olmayan Avrupalı bir devlette yaşamamızın zamanı geldiği inancındayım. Avrupa Birliği içinde veya herhangi başka bir yerde bulunan çağdaş bir devletin üçüncü tarafların garantilerine ihtiyacı yoktur. Kendi başımıza biçimlendirdiğimiz çözüm, bizi üçüncü taraflara bağlı olmaktan kurtarmalıdır. Geçmişimizin acılı tecrübesiyle, devletimizi her şeyin üstüne ve yabancıların çıkarlarının ötesine koyacak olan biz olmalıyız. Değerli vatandaşlar, New York’a ayrılmadan önce, o ana kadarki gelişmelerle ilgili olarak Ulusal Konseyi bilgilendirdim. Önümüzdeki günlerde siyasi liderliğe tam olarak ve derin biçimde bilgi vereceğim. Ayını biçimde, vatandaşları bilgilendirmeyi de planlamaktayım. Ancak, 1 Ekim vesilesiyle elde ettiğim fırsatı kullanarak, Kıbrıs vatandaşları bugüne kadar yapılan müzakerelerde çok önemli yakınlaşmalar olduğu konusunda temin etmekteyim. Söz konusu yakınlaşmalar özet olarak şunlardır: – Birleşik Kıbrıs’ın tek bir uluslararası tüzel kişiliği, tek bir egemenliği ve tek bir vatandaşlığı olacağı temin edildi. – Tüm vatandaşlar için Kıbrıs’ın bütününde özgür dolaşım, mal edinme, ikamet etme ve meslek sahibi olma hakları sağlandı. – Aynı zamanda, bireyin mülkiyet hakkına tam olarak saygı gösterilmesi garanti altına alınmaktadır. – Adanın nüfus yapısının, 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin geleneksel yapısını – küçük bir farkla – çözümün ilk gününde yansıyacağını garanti altına alınmaktadır. – Söz konusu nüfus yapısının gelecekteki dış etkiler tarafından değiştirilmeyeceği garanti altına alınmaktadır. – Avrupa müktesebatının tüm Kıbrıs’ta sapmalar ve kalıcı derogasyonlar olmadan uygulanması garanti altına alınmaktadır. Yukarıdaki unsurlar, devletin iki bölgeli, iki toplumlu karakterine tam olarak saygı gösterileceği bir anayasal çerçeveye uyum içine dâhil edilecektir. – İki lider tarafından anlaşmaya varıldığı gibi, Federal Anayasa, Birleşik Federal Kıbrıs’ın eşit statüsü olan iki oluşturucu devletten ibaret olacağını belirtecektir. – Her iki toplumun federal düzeydeki karar alınmasında etkili katılımı dâhil, siyasi eşitliğin uygulanacağı tarz müesseseleştirilmektedir. Bunlara rağmen ve kaydedilen önemli ilerlemeyi göz ardı etmeden, şunları belirtmek zorunda olduğumu hissetmekteyim: – Yönetim, Avrupa Birliği ve Ekonomi başlıklarındaki bir dizi meselelerdeki uyuşmazlıklar devam etmektedir. – En önemli uyuşmazlıklar, öze ve temel başlık özelliğinde olan Mülkiyet, Toprak, Güvenlik ve Garantiler başlıklarına ilişkindir. Bu başlıklar, ağır basarak çözümün mümkün olup olmadığını gösterecektir.
Değerli vatandaşlar, New York’ta BM Genel Sekreteri ile yaptığımız toplantıda devam eden görüşmeleri daha da yoğunlaştırmamız kararlaştırıldı. Gereksiz takvimler olmadan yoğun biçimde çalışarak çabamızı mümkün en kısa zamanda ve mümkünse 2016 içinde sonuçlandırma niyetimizi bir kez daha ifade ettik. Bu iddialı hedefin gerçekleşmesi sadece bize bağlı değil, Türk tarafında da iyi niyet var olması belirleyici rol oynayacak. Eğer Türkiye gerekli siyasi iradeyi gösterirse, referandumlardan önce bilgilendirme için yeterli zaman tanıyarak, halkın önüne sunacağımız bir anlaşmanın kısa zamanda tamamlanabileceğinden eminim. Değerli vatandaşlar, Tek beklentimiz, işgalden kurtulmak ve yurdumuzun tüm Kıbrıs halkının – Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların – yararına olacak yeniden birleşmesidir. Nice senelere!