İran’ın Batı’yı kaygılandıran nükleer tesisleri

ABONE OL
Ağustos 8, 2019 11:19
0

BEĞENDİM

ABONE OL

ABD, nükleer anlaşmadan çekilmesi sonrası İran’a yönelik ekonomik baskıları artırırken Tahran yönetimi, nükleer anlaşmadan kaynaklı çıkarlarına ulaşamadığı gerekçesiyle anlaşmadaki taahhütlerinden bazılarına riayet etmeyeceğini açıkladı.

İlk olarak zenginleştirilmiş uranyum miktarını 300 kilogramın üzerine çıkarttığını duyuran İran, ikinci adımda uranyum zenginleştirme oranını anlaşmada yer alan yüzde 3,67’den 4,5’e yükselttiğini duyurdu. Tahran yönetimi, anlaşmada kalan 4+1 ülkelerinin (Rusya, Çin, İngiltere, Fransa ve Almanya) üstlerine düşeni yapmamaları durumunda daha kararlı adımlar atacağını belirtti.

Batılı ülkeler, İran’ın nükleer tesislerde atom bombası üretmeye çalıştığını iddia etse de Tahran yönetimi, nükleer faaliyetlerinin barışçıl olduğunu belirtiyor.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) nükleer anlaşmadan önce her ne kadar bu konudaki kaygılarını dile getirse de anlaşma sonrası çalışmaların “barışçıl faaliyetler” olduğunu teyit etti. Bu açıklamalar bazı Batı ülkelerinin kaygılarını sona erdirmeye yetmedi.

8 nükleer tesis var

İran’da bilinen 8 nükleer tesisin başında Arak (Hondab) Ağır Su Reaktörü, Fordo ve Natanz nükleer tesisleriyle birlikte Buşehr Nükleer Santrali geliyor.

İran nükleer faaliyetler sitesine göre (irannuclear), İran’da uranyum madeni Yezd eyaletine bağlı Sagend köyünde 350 metre derinlikten çıkarılıyor.

Hammadde, yakıt yapımında ilk adım olan “Sarı Pasta” elde etmek için aynı eyaletteki Erdekan ilçesinde bulunan Erdekan Sarı Pasta Tesisi’ne gönderiliyor. Burada elde edilen Sarı Pasta İsfahan Nükleer Tesisi’nde uranyum hexaflorid (UF6) gazına dönüştürülüyor. Böylece uranyum santrifüjlerde kullanılabilecek gaz haline gelmiş oluyor.

Buşehr Nükleer Santrali

Buşehr Nükleer Santrali, ülkenin güneyindeki Buşehr kentinde bulunuyor. Devrim (1979) öncesi İran Atom Enerjisi Kurumu’nun faaliyetine başladığı 1974 yılından yaklaşık 2 yıl sonra Almanya’yla nükleer enerji santrali kurulması üzerine anlaşmaya varıldı.

Projenin yaklaşık yüzde 70’i tamamlandığında İran’da meydana gelen devrim nedeniyle Alman yükleniciler projeyi yarıda bıraktı. Devrim sonrası Almanlarla başlayan ikinci inşa süreci İran-Irak savaşında Irak’ın Buşehr’i bombalamasıyla bir kez daha kesintiye uğradı. Tahran yönetimi tesisin yapımıyla ilgili bu kez 1995 yılında Rusya’yla bir anlaşma imzaladı.

Moskova yönetiminin 2000 yılının sonunda teslim etme vaadinde bulunduğu santralin yapımı, ABD ve müttefiklerinin Moskova üzerindeki baskıları ve diğer uluslararası dengelerin etkisiyle bir türlü tamamlanamadı.

2012 yılında tam kapasiteyle çalışmaya başlayan enerji santrali Eylül 2013’te İran’a devredildi.

Basra Körfezi kıyısında yer alan Buşehr eyaletindeki bin megavat kapasiteli nükleer santral, 4 Eylül 2011’de ilk etapta 60 megavat gücündeki elektrik üretimiyle faaliyetine başlamış, 2012’nin Nisan ayında 940 megavata yükselmişti. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 2015 yılının ocak ayında Buşehr kentini ziyaretinde yaptığı konuşmada söz konusu santralin elektrik üretiminin 3 bin megavata çıktığını duyurmuştu.

Arak Ağır Su Reaktörü

İran’ın Arak nükleer kompleksi temel olarak “ağır su üretim tesisi” ve “ağır su reaktörü” olmak üzere iki bölümden oluşuyor.

Ağır su üretim tesisinin 2006’dan beri faaliyette olduğu biliniyor. Reaktör ise hala yapım aşamasında ve tamamıyla faaliyete geçmesi konusunda henüz net bir tarih yok. P5+1 ile anlaşma imzalamadan önce İranlı yetkililer reaktörün 2014’te tamamlanabileceğini dile getiriyordu. IR-40 adıyla da bilinen reaktör faaliyete geçtiğinde yıllık 9-10 kilogram plütonyum üretim kapasitesine sahip olacak.

Bulunduğu ilçenin adını alan reaktör, 2017 yılı itibarıyla Arak (Hondab) Ağır Su Reaktörü olarak anılmaya başladı.

Tesisin yapılması kararının alındığı 1980’lerden beri İran’ın nükleer programındaki en ihtilaflı konularından birini Arak Ağır Su Reaktörü oluşturuyor. Söz konusu ihtilaf, atom bombasına giden yollardan biri olması nedeniyle meydana geliyor.

İran, nükleer bomba peşinde olduğu iddialarını reddederek reaktörü, tarım, tıp ve endüstri alanında kullanılmak üzere izotop üretmek için kurduğunu belirtiyor ancak Batılı uzmanlar, hem 40 megavat enerji kapasitesine sahip reaktörün bu iş için gereksizce büyük olduğunu hem de bu izotopların hafif su reaktörü ile de elde edilebileceğini savunuyorlar.

Nükleer bomba yapımında temel olarak ya zenginleştirilmiş uranyum veya plütonyum kullanılıyor. Zenginleştirilmiş uranyum elde etmek için doğal uranyumun arka arkaya santrifüjden geçirilmesi ve her seferinde gereksiz izotopların ayıklanarak nükleer bombanın çekirdeğini oluşturacak Uranyum-235 izotopu oranının yüzde 90’lara çıkarılması gerekiyor ki bu yöntem oldukça uzun, pahalı ve gizlemesi zor.

Öte yandan doğal uranyum, ağır su reaktöründe yakıt olarak kullanılarak plütonyum elde edilebiliyor. Bu yöntemde uranyum zenginleştirme işlemine ihtiyaç duyulmadığı gibi doğal uranyumun dolaşımı UAEA tarafından kontrol edilmediği için gizlilik içinde yürütülmesi daha kolay.

Kuzey Kore, Hindistan ve İsrail’in, nükleer silah elde etmekte bu yöntemi tercih ettikleri biliniyor.

Fordo Nükleer Tesisi

Tahran yönetimi gizli tuttuğu Fordo Nükleer Tesisi’nin varlığını ilk kez 2009’da UAEA’na bildirdi. Kum kentinin güneyinde Fordo köyünde yer altında inşa edilen nükleer tesisin bir tünel ile Kum kenti yakınındaki askeri bir tesise bağlı olduğu iddia ediliyor. Uranyum zenginleştirilmesi için gerekli tüm ünitelerin monte edildiği tesiste nükleer anlaşma öncesi uranyumun yüzde 20 oranında zenginleştirildiği belirtilmişti.

Nükleer anlaşmada Fordo’yla ilgili “uranyum zenginleştirme faaliyetlerine son verilmesi” maddesi yer alsa da Ruhani 2017 yılının ağustos ayında, “Nükleer anlaşmada, Fordo Nükleer Tesisi’ni, gerektiği taktirde yüzde 20’lik uranyum zenginleştirme kapasitesine 5 gün içinde ulaşabilecek şekilde güvenceye aldık” şeklinde açıklama yapmıştı.

Natanz Nükleer Tesisi

Dünyay-i İktisat haber sitesine göre, İsfahan kentine bağlı Natanz köyünde yer altına yapılan Natanz Nükleer Tesisi’nin inşaatına 2000 yılında başlandı.

Tesise ilk santrifüjler 2002 yılında bağlandı. Ülke dışındaki rejim muhaliflerinin propaganda çalışmaları sonucunda tesisteki zenginleştirme çalışmaları 2003’te 2 yıl askıya alındı. 2010 yılında Natanz Nükleer Tesisi’ndeki uranyum zenginleştirme oranı yüzde 20 seviyelerine ulaştı.

Tahran ve Kerec araştırma reaktörleri

Tahran Üniversitesi Nükleer Araştırma Merkezi 1956 yılında 28 hektarlık bir arazide kurulmuştur. 1962 yılında araştırma merkezi bünyesinde eğitim ve araştırma amaçlı 5 megavatlık santral üretime geçmiştir.

Kerec kentinde bulunan Kerec Nükleer Tıp ve Tarım Araştırmalar Merkezi’nin de araştırma amaçlı olarak kullanıldığı ve bu tesiste tıp alanında kullanılan malzemelerin üretildiği belirtiliyor. 

Kaynak: AA

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.