DOLAR 28,5590 0.3%
EURO 30,5484 0.3%
ALTIN 1.776,88-0,79
BITCOIN 10599800,00%
İstanbul
17°

AZ BULUTLU

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Özgür sordu: KKTC’de “asayiş” berkemal mi?

ABONE OL
Eylül 16, 2016 13:49
0

BEĞENDİM

ABONE OL

CTP Milletvekili Birikim Özgür, kişisel blog’undan adli suçlardaki artışla ilgili bir yazı yayımladı.

Özgür, yazısında hükümetin sessiz bir şekilde sadece izlediğini ifade ederek, yasal bir düzenlemenin dahi henüz meclise gönderilmediğini belirtti.

Ülkemizde adi suçlar gazete manşetlerinden inmez oldu. 5 günde 2 kuyumcu soyuldu. Suçluların en kısa sürede bulunması ve yargıya teslim edilmesi gerekiyor. Bu konuda iki kişinin tutuklanıp mahkemeye çıkarılması ve haklarında üçer gün tutukluluk kararı alınması önemli bir gelişme.

Diğer yandan, bizim yasalarımız İnternet üzerinden yurtdışında bahis oynatmaya ve/veya bu hizmetin sunulmasına aracılık etmeye izin vermekte. Şans Oyunları Hizmetleri Vergi Yasası’nda bunun vergi oranları da belirlenmiş durumda. İzinsiz kumar oynanması veya oynatılması ise yasak. Şans Oyunları Yasası’na göre bunun para ve/veya hapislik cezası da var. Türkiye geçtiğimiz hafta kalktı, oturdu. Yurtdışından (KKTC dahil) oynatılan bahis oyunları nedeniyle kayıp 40 milyar TL civarında! Operasyonlar düzenleniyor. KKTC’de izinsiz bu işi yapanlar için sadece “bin avroya kadar” para cezası ve/veya “bir yıla kadar hapislik” gibi caydırıcı olmayan cezalar öngörülmüş. Kaldı ki bu iş izinli yapılabilmekte yani serbest. O halde siyasete burada büyük iş düşmüyor mu?

Hükümet sadece “izliyor”, yani sessiz… Herhangi bir yasal düzenleme henüz Meclis’e gönderilmiş değil. Neden acaba? Eğer Türkiye 40 milyar TL kaybediyorsa KKTC’de apartman dairelerinde, evlerde, üniversite öğrencilerinin kaçak çalıştırıldığı ortamlarda kaçak ya da izinli bet ofislerinin bulunması asla düşünülemez. Derhal gerekli yasal düzenlemeler yapılarak internet üzerinden yurtdışında bahis oynatma da yasaklanarak derhal bu sözde yazılım şirketleri tespit edilerek en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.

Bir başka dikkat çekici konu ise Türkiye’de yaşanan darbe girişimi sonrasında FETÖ terör örgütünün KKTC’deki varlığına ilişkindir. T.C. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, birkaç hafta önce, “KKTC’de FETÖ terör örgütü listesine alındı. Başbakan Hüseyin Özgürgün’e ve KKTC hükümetine teşekkürlerimi iletiyorum. Buralara kaçanlar da var onları da getireceğiz” dedi. Eğer T.C. Dışişleri Bakanı böyle bir açıklama yapmışsa, muhakkak bu konuda iki devlet arasında gerekli bilgi alış-verişi de sağlanmıştır. Ne var ki KKTC’de bu konuda derin bir sessizlik var. Türkiye bu isimleri KKTC’ye bildirdi mi? Bildirilmemişse, kamuoyuna bu yönde bir açıklama yapılmalıdır. Eğer bildirilmişse ve henüz bu kişilerin yakalanmasına ilişkin operasyonlardan sonuç alınamamışsa, bu konuda da halkımızın bilgilendirilmesi şarttır. Sessizlik kötü bir şey! Hükümetin daha duyarlı ve ciddi bir tavır sergilemesi gerekiyor…

Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik müzakerelerde çok kritik bir aşamada olduğumuz anlaşılıyor açıklamalardan. Mevcut durumda asayiş ve terörle mücadele konularında ne kadar ciddi olursak, masada, “daha kötü bir düzene geçişe ilişkin kaygılarımız” da o kadar ciddiye alınacaktır…

Ülkemizde çok ciddi yapısal sorunlar var. Kamu maliyesinin sürdürülemez yapısı ve mali yönden dışa bağımlılık en ciddi sorun olarak tüm diğer yapısal sorunlarımızın çözümünü de güçleştirmekte ve “reformların finansmanı” noktasında hatta kamunun cari harcamalarının karşılanmasında dahi işbirliklerini de zorunlu kılmakta.

Kamu maliyesini sürdürülebilir bir yapıya kavuşturma mücadelesinde politik irade ve kararlılık şart.

Ülkemizde şeffaflığın ve kamu ciddiyetinin temel göstergesi olması beklenen kamu ihalelerine güvenin ciddi şekilde düştüğü bir dönemden geçmekteyiz. İhalelerin yandaşlara peşkeş çekildiği yönünde duyumlar var. Bir başka duyum ise elektrik kurumuna yağyakıtla (fuel-oil) çalışan dört yeni dizel motor alınacağı yönünde. Bunu da hem teknik yönden hem de alım şekli bakımından mercek altına almakta büyük yarar var.

“Asayişin” berkemal olmaması ile ‘yapısal dönüşüme ve kamu kaynaklarının etkin kullanımına dair politik irade ve kararlılık sergilenmemesi’ arasında bir mantık ilişkisi kurmak dahi mümkün.

O halde, elde delil olmaksızın herhangi bir kişiyi suçlama hatasına da düşmeden, bir yerden başlamak gerekmiyor mu?

“Asayiş” sorununun üstüne gitmek, bu sorunları tartışmak, eğer varsa ilişkileri ortaya çıkarmayı denemek, en azından bu konuyu gündeme taşımak ve farklı görüşlerden haberdar olmak belki bir kapı aralayabilir.

Ne dersiniz?

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.