Prof. Dr. Türkçapar:Her şeyin nedeni geçmişimiz mi?

Prof. Dr. Türkçapar:Her şeyin nedeni geçmişimiz mi?

ABONE OL
Mart 8, 2025 10:57
Prof. Dr. Türkçapar:Her şeyin nedeni geçmişimiz mi?
0

BEĞENDİM

ABONE OL


Günümüzde çok fazla duyduğumuz bir sözcük travma: “Travma, hayatlarımızı şekillendiren görünmez bir güçtür.” Bütün ruhsal rahatsızlıklarımızın nedeni çocukluk yaşamımızda geçirdiğimiz travmalardır.” Hatta sadece bizim yaşadığımız travmalar değil “atalarımızın yaşadığı travmalarda bizi etkiler hayatımızı biçimler.” gibi ifadeleri sık sık görüyoruz. Bu ifadelerin kaynağı primal terapi, çığlık terapisi, aile dizimi terapisi, kritik olay stres yönetimi, duygusal özgürlük (emotional freedom) terapisi, düşünce alanı terapisi gibi bilimsel destekli olmayan, sahte bilim diyebileceğimiz kuram ve terapilerdir. Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Hakan Türkçapar, merak edilen soruların yanıtlarını ntv.com.tr okurlarına özel yazdı.

Her olumsuz olayı travma olarak gören ve bütün insan psikolojisini bununla açıklayan görüşler oldukça dar, tek yanlı ve bilimsel olarak da desteksizdir. Bilimsel anlamda her olumsuz olay travma değildir. Bugün için bilimsel araştırmalara dayalı olarak psikoloji ve psikiyatride genel kabul gören travma kişinin “gerçek bir ölüm, ölüm tehlikesi, ağır yaralanmanın veya bedensel bütünlüğe yönelik tehdit, cinsel şiddet veya saldırı içeren bir durumu bizzat yaşaması veya böyle bir duruma bizzat tanık olması” anlamına gelir.
Travma yaşayan insanlarla yapılan tarama çalışmaları ve ileriye dönük boylamsal araştırmalar, bedensel veya cinsel saldırı, kazalar, doğal afetler veya savaş bölgesi yaşantıları gibi şiddetli travmatik olaylardan sonrası hemen herkesin zorlanma belirtilerini göstermekle beraber bu bireylerin önemli bir oranının tedavi görmeksizin zamanla kendiliğinden bu belirtileri atlattığını göstermektedir.
2015 yılında Amsterdam Vrije Üniversitesi’nden Tinca Polderman’ın ikizler üzerine yaptığı ve toplam 14.558.903 milyon ikiz çiftini kapsayan kapsamlı analiz çalışması sonucunda kişilik özelliklerinin yaklaşık %49’unun kalıtımla açıklanabileceği bulmuştur. Bu sonuç, genetik etkenlerin, kişilik özelliklerinin yaklaşık yarısını açıkladığını, geri kalanının ise çevresel etkenler ve bireysel yaşantılarla şekillendiğini göstermektedir. Yani, insan psikolojisini sadece genetik ya da sadece çevresel etkenlerle açıklamak mümkün değil; kişiliğimiz, doğuştan gelen özelliklerimiz ile yaşadıklarımızın bir birleşimi olarak şekilleniyor.
Bellekle ilgili bilimsel çalışmalar insan belleğinin bir teyp veya video kaydı gibi çalışmadığını, belleğin aynı zamanda insan zihni tarafından kurgulandığını göstermiştir. Dolayısıyla geçmişe ilişkin hatırlananların hiçbiri bire bir gerçekliğin bir kopyası değildir, bellek hatırlayan kişinin bakış açısına, duygularına ve o anki koşullara göre değişebilir. Dahası, bellek terapistin tutumu ve sorduğu sorular da dahil olmak üzere birçok etkenden etkilenerek yanlış anılar oluşturabilir.
Her şeyi geçmişe ve geçmişte yaşanan travmalara bağlamak, kişiyi edilgen ve kurban durumuna sokar; geçmişi aşırı düşünmeye, andan kopmaya, yakın çevresine dönük olumsuz tutum ve duygulara ve süreğen mutsuzluğa yol açabilir. Oysa insan psikolojisinin tek belirleyicisi geçmiş ve yaşananlar değildir. Geçmişi değiştiremeyiz ama geçmişimize verdiğimiz anlamı ve o geçmişten çıkarttığımız sonuçları değiştirebiliriz. İnsanın geçmişiyle ilgili olarak yapabileceği tek şey O’nu “sözde” silmeye çalışmak değil, öncelikle geçmişini kabullenmek ve ardından da bugünü sağlıklı davranışlar ve yaşantıyla farklılaştırmaya çalışmaktır. Bu da önce geçmişinden daha sağlıklı sonuçlar çıkarmak ve bugün sağlıklı bir yaşama yönelmekle mümkündür.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.